SIKÇA SORULAN SORULAR
ARTROPLASTİ
Değişik nedenlerle (yaşa bağlı dejenerasyon, travma, avasküler nekroz, romatizmal hastalıklar, doğuştan kalça çıkığı) tamamen dejenere olan bir eklemin implant kullanılarak yüzeylerinin değiştirilmesi ve yeniden işlevsel hale getirilmesidir.
En sıklıkla diz ve kalça eklemine protez uygulanmaktadır. Daha az sıklıkla omuz, dirsek ve ayak bileğine de protez ameliyatları yapılabilmektedir.
Bu ameliyatlar genellikle yaşlı hastalarda (70 yaş ve üzeri) yapılmakla birlikte bunun istisnaları mevcuttur. Özellikle romatizmal hastalıklarda erken yaşlarda eklemlerde artroz gelişebilmektedir. Geçirilmiş kırık ve çıkıklara bağlı artroz durumunda ya da doğuştan kalça çıkığı olan hastalarda genç-orta yaş grubunda da protez yapılması gerekebilir.
Artroplastide hedef, ağrısız ve fonksiyonel bir eklem elde etmektir. Hastanın ağrısız yürümesi ve günlük yaşam aktivitelerini yapabilmesi sağlanır.
Tekerlekli sandalyeye bağımlı ya da koltuk değneği ile güçlükle yürüyebilen bir hastanın bağımsız yürüyebilir hale gelmesi en önemli klinik kazançtır. Bunun yanında ağrının ortadan kalkması, eklem hareketlerinin yeniden kazanılması, kemik erimesinin yavaşlaması, kas güçlerinin yeniden kazanılması ikincil faydalardır.
Vücutta aktif enfeksiyon varlığında, hastanın bilişsel düzeyinin ve uyumunun ileri derecede bozuk olduğu durumlarda, ağır nörolojik hastalık varlığında protez ameliyatı yapılmamalıdır.
Bu ameliyatlardan sonra yüksek oranlarda olmamakla birlikte enfeksiyon ve protez çevresi kırıklar görülebilir. Özellikle kalça ekleminde bacak boy eşitsizliği ve buna bağlı sorunlar, çıkık görülebilir. Bazen ameliyattan sonra birkaç ay devam eden sinir kökenli ağrılar olabilir.
Evet. Birtakım kısıtlamalar olacaktır. Örneğin diz üstü yere oturmak, bağdaş kurmak gibi diz ve kalça eklemini aşırı zorlayan, dolayısıyla protez aşınması ve çıkık riski gibi riskleri beraberinde getiren bazı hareketleri hastanın yapmaması gerekir. Protez yapılan hastaların ağır işlerde çalışması uygun değildir.
Bir kalça ya da diz protezi ameliyatı sonrası ortalama 15 yıl hasta sorunsuz bir şekilde protezini kullanabilir. Ancak hastaya, ameliyata ve kullanılan implantlara bağlı olarak bu süre değişkenlik gösterebilir, bazen 20 yılın üzerine çıkabilir.
Gevşeyen protezlerde yük aktarımı yapılamayacağından yürürken ağrı olur, hasta yürümekte zorlanır. Dolayısıyla gevşeyen, kırılan protezlerde revizyon ameliyatı yapılarak protezin değiştirilmesi gerekir.
ARTROSKOPİ
Artroskopik cerrahi, eklemi açmadan, minimal kesi ve endoskopik yöntemle yapılan cerrahi işlemlerin genel adıdır. Bu cerrahi için kamera, optik, TV ve özel artroskopik cerrahi ekipman kullanılmaktadır.
Diz, ayak bileği, omuz ve kalça eklemindeki birçok sorun artroskopik olarak tedavi edilebilmektedir. Bunlar arasında ön çapraz bağ tamiri, menisküs yırtıklarının tedavisi, kıkırdak sorunlarının tedavisi, sinovit, artroz, labrum yırtık tamiri, sıkışma sendromu tedavisi sayılabilir.
Artroskopik cerrahi günümüz ortopedisinde birçok açık cerrahi prosedürün yerini almıştır. Bunun nedeni, hastaların daha hızlı iyileşmeleri, ameliyat sonrası daha az ağrı ve enfeksiyon riski, hastanede kısa yatış süresi ve düşük komplikasyon oranlarıdır. Genellikle günü birlik cerrahi şeklinde yapılmaktadır.
Tanısal artroskopi ve birçok girişimde sadece 1 cm uzunluğunda 2-3 cilt kesisi ile ameliyatlar yapılabilmektedir. Ön çapraz bağ ameliyatı ve menisküs tamiri gibi bazı diğer girişimlerde ilave cilt kesisi yapılabilmektedir.
Ameliyat sonrasında kesinlikle yük verilmemesi gereken bir durum yoksa genellikle hastalar hemen yürütülür. Menisküs tamiri ya da mikro kırık yöntemiyle kıkırdak tamiri gibi yöntemler uygulandıysa ameliyattan sonra bir süre koltuk değneği kullanmak gerekir.
ORTOPEDİK ONKOLOJİ
Kas-iskelet sisteminden köken alan tümörler ya da kas-iskelet sistemine metastaz yapan tümörlerin tedavisi ile uğraşan disiplin ortopedik onkolojidir.Diğer tüm onkolojik disiplinlerde olduğu gibi ortopedik onkolojide de multidisipliner yaklaşım söz konusudur. Yani kas-iskelet sistemi tümörü olan hastanın değerlendirilmesi ve tedavisi aşamasında ortopedist, medikal onkolog, radyasyon onkologu, radyoloji uzmanı ve patolog birlikte çalışır.
Vücutta görülen tüm lokal şişliklerin (kitle) genel adı tümördür. Ortopedik onkolojinin ilgi alanına giren tümörler ise kontrolsüz hücre çoğalmasına bağlı olarak ortaya çıkan benign (iyi huylu) ya da malign (kötü huylu) kas-iskelet tümörleridir.
Benign ya da malign tümörler her yaşta görülebilir.
Günümüzde ortopedik onkolojide cerrahi tedavi en sıklıkla başvurulan tedavi yöntemidir. Onkoloji prensiplerine bağlı kalınarak tümörün çıkartılması tedavinin esasıdır. Ancak tümörün tipine ve hastanın tıbbi durumuna bağlı olarak, kemoterapi, radyoterapi gibi yöntemler cerrahi tedavi ile birlikte ya da ayrı ayrı kullanılabilir.
En sıklıkla hasta şişlik yakınması ile doktora başvurur. Ağrı ikinci sıklıkta görülen yakınmadır. Bazı benign tümörlerde ağrı olabilirken, malign tümörlerde sıklıkla ağrı olur.
Malign tümörler hızlı büyürken, benign tümörler ya hiç büyümez ya da yavaş büyürler. Malign tümörler genellikle ağrılıdır ve ağrı sürekli olup zamanla şiddeti artar.
Şişliğin yerine göre mutlaka bir hekime başvurmalısınız. Kas-iskelet sistemi kitlelerinin tetkik ve tedavisi için ortopedi uzmanına başvurmanız gerekir.
Tanıda biyopsi altın standarttır. En kesin tanı yöntemidir. Bunun dışında tanıda ve tümörün evrelemesinde MR, BT, PET-CT, Sintigrafi gibi radyolojik görüntüleme yöntemleri yanı sıra laboratuar testleri ve genetik çalışmalar kullanılmaktadır.
Metastazların tespitinde PET-CT ve sintigrafi kullanılmaktadır.
İLİZAROV
İlizarov, aslında halka şeklinde kurulan bir eksternal fiksatör yöntemidir. Temel eksternal fiksatör prensipleri ilizarovda da geçerlidir. Halka şeklinde olması ve kemiği 360 derece temsil etmesi nedeniyle diğer fiksatörlerden daha stabil bir eksternal fiksatördür. Sistem, kemikten geçirilen ince çelik tellerin bağlandığı karbon halkalar ile bu halkaları birleştiren çelik rodlardan oluşur.
Çok parçalı ve instabil olup intramedüller çivi ya da plak ile tespit edilmesi mümkün olmayan kırıkların tespiti için ilizarov ideal bir yöntemdir.
Parçalı kırıklar, kronik osteomyelit (kemik iltihabı), kırık kaynamama (psödoartroz) tedavisi, çeşitli nedenlerle (ateşli silah yaralanması, açık kırıklar vb) oluşan uzun kemik kayıplarının telafisi, deformite düzeltme, ekstremite uzatma, boy uzatma amaçlı kullanılmaktadır.
Genellikle tedavi edilmesi zor klinik durumların tedavisinde ve bazen de diğer yöntemler başarısız olduğunda kurtarıcı bir yöntem olarak kullanıldığından tedavi süresi uzun olabilmekte ve hastalar aylarca bu fiksatörle yaşamak zorunda kalabilmektedir. Hastanın sabırlı ve toleranslı olması gerekir.
Dikkatli bir cerrahi teknikle nadiren görülmekle birlikte teller kemikten geçirilirken damar-sinir yaralanması olabilir. Ameliyat sonrası dönemde tellerin pansumanı iyi yapılmadığında tel diplerinde enfeksiyon gelişebilir. Kemik kaydırma ve uzatmalarında ağrı, damar-sinir hasarı olabilir.
Önce kemikte bir kesi (osteotomi) yapılır, sonrasında 7-10 gün beklenir. Uzatma işlemi bekleme periyodundan sonra başlar ve günde 1 mm olacak şekilde ilerler. Yani 3 cm uzatma için yaklaşık 40 güne ihtiyaç vardır. Ancak uzatma bittikten sonra yeni oluşan kemik olgunlaşıncaya kadar bir bekleme süresi de olacaktır.
Evet. Tek başına LRS fiksatör üzerinden ya da intramedüller çivi + LRS fiksatör üzerinden yapılabilir.
TRAVMATOLOJİ
Tüm uzuvlar ile pelvis ve omurganın travmaya bağlı sorunları (kırık, çıkık, kas ve tendon yaralanmaları, bağ yaralanmaları, kıkırdak ve menisküs sorunları, kompartman sendromu, damar ve sinir yaralanmaları vb) ortopedik travmanın dolayısıyla travmatoloğun ilgi alanına girer.
Kırıklarda basit komplikasyonlar olabileceği gibi ciddi hayatı tehdit eden komplikasyonlar da görülebilir. Ölümcül olmayan komplikasyonlar arasında, küçük damar ve sinir yaralanmaları, yatak yaraları, üriner ve solunum yolu enfekiyonları (yatmaya bağlı) sayılabilir. Hayati risk oluşturan komplikasyonlar arasında yağ embolisi, tromboemboli (pıhtı atması), kanama, ARDS (akut respiratuar distres sendromu) ve çoklu organ yetmezliği sayılabilir.
Omurga kırıkları, pelvis ve asetabulum kırıkları, kalça, femur ve tibia kırıkları ve çoklu kırıklar, emboli riski yüksek grubu oluştururlar.
Kırık komplikasyonlarından korunmanın en iyi yolu, hastanın tıbbi durumu izin verdiği en erken sürede hastayı ameliyat etmektir. Tek bir uzun kemik kırığı olan hastanın ilk fırsatta hatta ilk 24 saatte ameliyat edilmesi idealdir. Özellikle çoklu kırıklarda ARDS ve çoklu organ yetmezliğinden hastayı koruyabilmek için zamanlama çok önemlidir. Bu hastalarda tecrübeli bir travmatolog tarafından “hasar kontrollü ortopedi” prensipleri uygulanmalıdır.